Dikkat: Bu yazı kalp ve tansiyon problemi olanlar üzerinde sıkıntı, bayılma, daralma hissi yaratabilir. Aynı şekilde okula yakın gelecekte başlyacak çocuğu olanların da dikkatli okumalarını tavsiye ederim zira karamsarlık ve bunalmışlık hissiyle “amannn erkenden iş hayatına atılsın” diye karar verenlerin verecekleri kararla ilgili sorumluluk kabul etmem.
Söylemişlerdi
aslında bana da. Yani başıma gelecekleri biliyordum, daha doğrusu tahmin
ediyordum da, yaşayınca, o tahmin ettiklerinin ne kadar hafifi kaldığını anlıyor
insan.
3 haftadır bir
Hande Yener şarkısı içinde gibiyim. “Le, le ,le,le ben çok özel, le, le, le, le
ben çok üzen, le, le, le, le anne miyim ben?”. Hayır birşey değil bu iki
harften soğudum. Bir şey değil gittikçe de çoğalıyorlar. İlk hafta sadece “l”
ve “e” vardı. Sonra bunlar birleşip “le” ve “el” oldular, yetinmediler “ele” ve
“elle”ye dönüştüler ve son nokta olarak “el ele” olarak hayatımı mahfettiler.
Aman canımmm,
abartıyorsun mu dediniz? Okumayı yüreğiniz kaldırırsa saat 08:00 küsür
itibariyle başlayan ödev maceramızı buyrun okuyun;
“Yemekten
kalktıktan sonra hemen ders çalışılır mıymış” biraz teneffüs yapmam lazımla
başlıyor maceramız. O teneffüs nedense bana saatler gibi geliyor. İsteksizce
oturulan masanın başında başlıyoruz ödevimize. Eni topu 3 sayfa el yazısı ile “ele” yazacağız. Ne diyorum ben?? Niye
yazacağız,niye biz? Efe Deniz yazacak. Ben de yanlış yaptığında “bu olmadı
oğlum tekrarla diyip sileceğim (niye ben siliyorsam?) ve o düzgünce yazacak.
Sonuçta 3 sayfa nedir ki, yarım satte ödev bitip oyun oynayacağız.... diye
düşünüyordum ilk zamanlarda. Ve başlıyoruz. İlk “e” iç güveysinden hallice
yapıldıktan sonra kalemin kıvrılmasıyla “l”ye doğru ilerliyoruz tam “l” tepe
satıra değip ikinci “e” ye yol alacakken duruyor.
Efe Deniz (ED): Anne
doğumgünüme kaç gün kaldı?
Anne(A): Daha 2
ay var oğlum hadi sen devam et.ED: Hımm. 2 ay çok mudur? Kaç gün yani?
A: Sen şu ilk kelimeyi bitir ben anlatırım.
“l” tepeye değip “e”
harfine benzer(bence o da küçük “l”) bir harf ile ilk kelime yazılır. Ona göre
görev tamamlanmıştır. Ve daha önümüzde sürüsüne bereket satır durmaktadır.
ED: Benim
gözlerim kaşınıyor.
A: Ödevini yap
geçer??? (ne demekse)ED: Bu kelemin arkası da yazıyor baaakk. ( ve ödev kağıdının dibinde kalemin arka ucundan çıkan boya ile masmavi bir leke oluşur)
A: Oğlum hadi bak 15 dakika oldu daha 1 kelime yazdın. Üç sayfa daha var, bak yetişmeyecek.
Puflamalar ve
oflamalar eşliğinde ikinci “ele”ye geçilir.
Bu arada anne
sürekli direktif vermektedir: Oğlum satırdan taşmasın, iki kutucuğun arasına
sığdır, hah tamam “ e” oldu şimdi uzat onun kuyruğunu ve “l” yap, harika bir
tane daha “e” yaparsan tamamdır....Ohaaa Efe Deniz o “e” ile ilk yazdıkların
arasından dağ kadar mesafe oldu. Sandalyeden inen Efe Deniz odanın içinde
koşmaya başlar, dağ kadar olması için işte bu kadar, bu kadar boşluk olması
lazım diye turlar atar odanın içerisinde.
Anne başını iki
elinin arasına almış, tiktaklayan saati duymamaya çalışmaktadır.
Arada içeride ne
yaptığımızı merak eden ve uzuuunca bir süre annesinden ayrı kalan Nehir
avutulur. Avunduğuna inanılmasına rağmen tekrar odaya dalarsa haşlanır..vs
Tekrardan masa
başında buluşulur.
A: Bak oğlum çok
geç olmadan bitirmemiz lazım bu ödevleri( yine 1. Çoğul şahıs demek ki hata
bende çocuğun ödevlerini fazla sahiplenmişim). Yoksa oyuna zaman kalmayacak
direk yatmaya gideceksin. Neden kendini veremiyorsun? (çok çok yanlış soru,
çünkü anne bunu ir soru olarak sormamaktadır ama çocuk soru olarak
algılamaktadır)
ED: kendimi
veremem tabii, kafam çok karışık. Okulda bugün kavga ettiğim çocuğu düşünüyorum
(bu da başka yazı konusu, detaya girmeyeceğim) biz onla sonra “kanka” (jargon
değişti bile) olduk ama yarın yine kavga eder miyiz diye düşünüyorum. Sonra
kalemlerimi düşünüyorum. Sonra doğumgünü...Aaaaaa (anne araya girer) tamam sen
düşünme şimdi bunları sonra düşünürsün!!!
Puflama eşliğinde
tekrar başlanır. Daha fazla iç bunaltmadan kısa keseyim. Senaryolar ve
dialoglar değişir ama her “ele” benzer koşullarda yazılır. İlk 2 sayfa yaklaşık
3 saatte bittikten sonra çıldıran anne farklı yönetemler deneye başlar. Artık
son sayfaya geçilmiştir ve annede ne sabır, ne derman, ne de tahammül
kalmamıştır.
İlk deneme günün
yorgunluğunun üzerine eklenen o sinirin verdiği gerginlikle tehdittir;
A: Bana bak Efe
Deniz yapmıyorsan yapma, hemen gidip sana bir çöp arabası alalım, bırak okulu
filan da çık sokaklarda çöp topla. Ödevini yapmak istemiyorsan okula gitmene
gerek yok okula gitmiyorsan da sokakta çöp toplayarak çalışırsın.
E: Ya tamam
yapıyorum...der ve 2 tane daha yazdıktan sonra yine dağılır.
İkinci deneme
olumlu yaklaşım olur:
A: Bak güzel
oğlum, bu ödev sebi sorumluluğun. Hepimiz birinci sınıfta aynı zorlukları
yaşadık. Şimdi sana zor geliyor, yoruluyorsun ama okumaya ve yazmaya
başladığında ne kadar güzel olacak.Bana mektuplar yazacaksın, kitapların
olacak. Hadi benim aslan oğlum, kaplan oğlum (ver gazı şeklinde) sen 2 dakikada
bitirisin şu tek sayfayı...
Son sayfanın ilk
2 satırı bittiğinde artık anne de bitmiştir.
A: Ben gidiyorum.
ED: Nereye? Nehir’in
odasına mı?
A: Yüreğimin
götürdüğü yere...ED: Orası neresi?
A: Kimsenin bilmediği, beni bulamayacağı bir yer.
ED: Tamam ben de geleyim. ... der ve kitap defter herşeyi çantaya tıkıştırmaya kalkar.
A: Aaaaaaaaa (çığlık) hiçbir yere gitmiyoruz daha ödev bitmedi.
ED: Bitince mi gideceğiz?
A: Bitince yatacaksın.
ED: Yaaa ama daha oyun oynamadık.
A: E bitir
şunları hemencecik o zaman. (Yarım saat içinde 3 değişik ruh hali)
Bitirme teleşıyla
öküzgözü üzümü kıvamında “e”ler ve devasa “l”ler havada uçuşur. Anne
mükemmeliyetçi(bugüne kadar ne işime yaradıysa) Bütün iri harfler silinmek
suretiyle tekrar tekrar yazdırılır.
Arada birkaç
cinnet geçirme anı eşliğinde omuz cimcirme, birkaç manik-depresif an eşliğinde
uzun süreli sessizlik, birkaç “ne yapıyorum ben, o daha 6 yaşında bile değil,
bu saatlere kadar da ödev yaptı” eşliğinde anne vicadanına bağlı sevgi seli
gibi şizofrenik davranışlar gösterilir. Ve ödev biter.... mi??? O da ne??? 5’er
5’er 50’ye kadar ritmik sayılacak.Saat 11:15. Ve “ben daha oyun oynamadım kiii” diyen bir çocuk. İki seçim var: ya ödev sallanmayacak, daha ilk baştan sorumluluğunu bilmeyen bir çocuk yetiştirmenin adımı olacak. Ya da ödev yapılacak çocuk okuldan ve dersten nefret edecek. Bir anda bir ışık belirdi kafamın üstünde. Yok yok ölüp melek olmadım. Dedim ki “aaa öğretmen bir de oyun vermiş.” Yatana kadar da bu oyunu oynayalım mı? 10 tane 5 kuruş aldım ve bu bir yarışma dedim. Şimdi ben sana her defaında bir para yolladığımda sen biriken paralarını sayacaksın.Yanlış yaptığın yerde tüm paraları geri alacağım ve tekrar başlayacağız. Hepsini 3 kere üst üste doğru saydığında da tüm paralar senin olacak. (evet biraz rüşvet gibi oldu ama napiim). İşe yaradı ve kısa sürede bu ödevi de tamamlamış olmanın huzuruyla günü, pardon geceyi bitirdik. Tabii bunca yıldır 09:30’da en geç yatılır diye oturttuğumuz uyku düzenimiz de yalan oldu. Zavallı Nehir’de bundan nasibini aldı. Nehir....Nehir... aman tanrım seneye de onunla aynı yollardan geçeceğim. Kütttt ( annenin bayılma sesi)
Buraya kadar hala
okuyan kaldıysa, ilkokul 1. Sınıf zor lafını duymak ayrı yaşamak apayrı-ymış-.
Her çocuk Efe Deniz gibi olacak diye birşey yok tabii. Eminim kendi başına
masanın başına oturup ödevlerini bitiren ve “ anneee bittiii, bir bakar mısın?”
diyen harika çocuklarda vardır. Böyle çocuklarınız varsa lütfen bunun bilgisini kendinize saklayınız oynamış
ruh halimle daha fazla oynamayınız. Haaa ben de daha beteri var diyosanız ama
lütfen yazınız da “ arada halime şükredecek bir şey” olsun.
Not: Çocuk nasıl ders çalıştırılırla ilgili nasihatları lütfen içinize atınız zira bünyem nasihat kaldıracak durumda değil.
glitter-graphics.com