12/3/2008
Hamile olduğumu öğrendiğimde içimde kelebekler uçuşmuştu.
Sonra anneler gününde daha 9. Haftamdayken bebeğimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya geldiğimde içimde fırtınalar kopmuştu.
Karnım büyüdükçe, içimde büyüdü durdu sevgim.
Bir blog yazmaya başlayıp, yeni anneleri, yeni bebekleri tandıkça daha iyi anladım.
İçimizdeki bebeklerin hayatın bize sunduğu mucizeler olduğunu....
Hani bir reklam vardı “70 milyonda bir şans vardı, bebeğiniz kazandı” diye. İşte bu, o mücadeleyi kazanan bir bebeğin hikayesi aslında... ama önce, kimdir bu şanslı bebeğin ebeveyinleri... :)
Biz şimdi aile mi olduk demiştim evlendiğimizin 2. Günü.
Evet demişti eşim gülerek “aile olduk”.
Hiç iki kişilik aile olur mu demiştim.
Olur tabii demişti.
Kalabalık bir aileye sahip olsam da en bi çekirdeğinde 3 kişilikti ailemiz;anne,baba ve ben ,tek çocuk ben.
İlkokul yıllarında anneme yazdığım “benim hayatta tutunacak bir dalım olmayacak mı, ben böyle yalnız ve bedbaht (bak bak sen ilkokul çocuğunun kullandığı kelimeye) mı büyüyeceğim” gibi duygu sömürüsü içeren cümlelerle dolu mektuplarım annemi ikna etmeye yetememiş, hayatta tutunacak bir dalım olmadan tek çocuk olarak büyümüştüm.
Yıllar sonra ise bir kardeşe sahip olmak için aynı aileden olmanın şart olmadığını, hayatta, insanın kendi elleriyle seçtiği kardeşleri olabileceğini gördüm.
Önce Bora girdi hayatıma. Babamın deyişiyle “paslı kafa”. (Çocuklar duymasın’ın havucu kadar olmasa da az biraz kızılımtraktır kendisi)
O zamanlar (sanki yıllaarrr yıllarr öncesinden bahsediyormuşum gibi geldi diyecektim ki 8-9 yıl öncesinden bahsettiğimi farkettim) gece dışarı çıkma konusunda bizimkiler biraz tutucu ve kısıtlayıcıydı. Ama gidilen yerde Bora varsa sorun ortadan kalkıyordu.
Bora’yı abim gibi kabullenmişti bizimkiler de.
Hatta bir yaz Fenerbahçe kulübünün havuzundaki şu dialoğu hala unutamam.
Bora: Hadi birşeyler yiyeyim.
Başak: tamam pareomu bağlayayım gidelim.... hazırım, hadi...
Bora: O ne o...belindeki? Bari mendil bağlasaydın! Jale teyze(annem olur) şu haline bak kızının!
Annem şaşkın şaşkın bakakalmıştı. Bildiğiniz pareo ile gidememiştim havuz kenarındaki kafeteryaya.... ama sanmayın ki tutucudur kendisi,aksine zıpırın önde gidenidir... neyse, nerede kalmıştık?Pek bir dağıttım gene konuyu... Hah, gece dışarı çıkmak...
Yani gençlik yıllarımdaki gece dışarı çıkma rahatlığımı ona borçluyum.
Hem sonra “her türlü” konudan konuşabilme ve espri kaldırabilme rahatlığımı da ona borçluyum. (ahh ahh az mı uğraşırdı-dalga geçerdi benimle)
Ve hatta ikili ilişkilerdeki “en olmadık durumlarla” ilgili bilgilerimi de ona borçluyum.
Hamile olduğumu öğrendiğimde içimde kelebekler uçuşmuştu.
Sonra anneler gününde daha 9. Haftamdayken bebeğimi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya geldiğimde içimde fırtınalar kopmuştu.
Karnım büyüdükçe, içimde büyüdü durdu sevgim.
Bir blog yazmaya başlayıp, yeni anneleri, yeni bebekleri tandıkça daha iyi anladım.
İçimizdeki bebeklerin hayatın bize sunduğu mucizeler olduğunu....
Hani bir reklam vardı “70 milyonda bir şans vardı, bebeğiniz kazandı” diye. İşte bu, o mücadeleyi kazanan bir bebeğin hikayesi aslında... ama önce, kimdir bu şanslı bebeğin ebeveyinleri... :)
Biz şimdi aile mi olduk demiştim evlendiğimizin 2. Günü.
Evet demişti eşim gülerek “aile olduk”.
Hiç iki kişilik aile olur mu demiştim.
Olur tabii demişti.
Kalabalık bir aileye sahip olsam da en bi çekirdeğinde 3 kişilikti ailemiz;anne,baba ve ben ,tek çocuk ben.
İlkokul yıllarında anneme yazdığım “benim hayatta tutunacak bir dalım olmayacak mı, ben böyle yalnız ve bedbaht (bak bak sen ilkokul çocuğunun kullandığı kelimeye) mı büyüyeceğim” gibi duygu sömürüsü içeren cümlelerle dolu mektuplarım annemi ikna etmeye yetememiş, hayatta tutunacak bir dalım olmadan tek çocuk olarak büyümüştüm.
Yıllar sonra ise bir kardeşe sahip olmak için aynı aileden olmanın şart olmadığını, hayatta, insanın kendi elleriyle seçtiği kardeşleri olabileceğini gördüm.
Önce Bora girdi hayatıma. Babamın deyişiyle “paslı kafa”. (Çocuklar duymasın’ın havucu kadar olmasa da az biraz kızılımtraktır kendisi)
O zamanlar (sanki yıllaarrr yıllarr öncesinden bahsediyormuşum gibi geldi diyecektim ki 8-9 yıl öncesinden bahsettiğimi farkettim) gece dışarı çıkma konusunda bizimkiler biraz tutucu ve kısıtlayıcıydı. Ama gidilen yerde Bora varsa sorun ortadan kalkıyordu.
Bora’yı abim gibi kabullenmişti bizimkiler de.
Hatta bir yaz Fenerbahçe kulübünün havuzundaki şu dialoğu hala unutamam.
Bora: Hadi birşeyler yiyeyim.
Başak: tamam pareomu bağlayayım gidelim.... hazırım, hadi...
Bora: O ne o...belindeki? Bari mendil bağlasaydın! Jale teyze(annem olur) şu haline bak kızının!
Annem şaşkın şaşkın bakakalmıştı. Bildiğiniz pareo ile gidememiştim havuz kenarındaki kafeteryaya.... ama sanmayın ki tutucudur kendisi,aksine zıpırın önde gidenidir... neyse, nerede kalmıştık?Pek bir dağıttım gene konuyu... Hah, gece dışarı çıkmak...
Yani gençlik yıllarımdaki gece dışarı çıkma rahatlığımı ona borçluyum.
Hem sonra “her türlü” konudan konuşabilme ve espri kaldırabilme rahatlığımı da ona borçluyum. (ahh ahh az mı uğraşırdı-dalga geçerdi benimle)
Ve hatta ikili ilişkilerdeki “en olmadık durumlarla” ilgili bilgilerimi de ona borçluyum.
Bora ve Zeynep ile
Ama tüm bunlardan önemlisi Zeynep’i, hayatıma kazandırdığı, kendi ellerimle seçtiğim bir kardeşim olmasını sağladığı ve hiç olmayan abim rolünü üstlendiği için çok şanslıyım.( bu cümleyi okuyunca aklından “Zeynep kardeşi, ben abisi??? diyerek” nasıl muzur bir düşünce geçeceğini bilecek kadar da iyi tanırım kendisini)
Zeynep, annemin deyişiyle dantel gibidir. Zarif ve güzel.Bora’nın diğer yarısı gibidir. Her zaman mantıklı, her zaman kibar, her zaman düşünceli, iyi gününde, kötü gününde her zaman yanında...
“Hamileyim” dediğim zaman attığı çığlıklar, en az benim kadar mutlu olması dün gibi aklımda...
İnce düşüncelidir, anlayışlıdır, en önemlisi tutarlıdır. Konuşmadan sadece bakışarak anlaştığımız çok olmuştur Zeynep’le. Dediğim gibi özeldir hayatımdaki yeri. Dedim ya kendi ellirimle seçtiğim kardeşim olmuştur artık o benim. (ilk üç ayda yaşanan duygusallık nedeniyle umarım gözlerin dolmamıştır benim yüzümden Zeyn’cim)
Ama bakmayın onu, böyle cici-bici, sessiz sakin gibi anlattığıma, içinde de çılgın mı çılgın bir kız çocuğu vardır :) (burada bir söz sanatı hilesi yaptım :)-sanırım kinaye- )
Çünkü artık, Zeynep’in içinde de bir mucize büyümekte.
Şu an mini minnacık zıplayan bir mercimek. O yüzden henüz çılgın bir kız mı?(ki inşallah öyledir Bora’cım, biliyorsun Efe Deniz çok sevinecek bu işe) yoksa çılgın bir oğlan mı( tamam tamam oğlan olursa da maç yaparlar yine seviniriz) bilemiyoruz.
Ama en kısa sürede öğrenmek için sabırsızlanıyoruz...
Amannn kız olsun,erkek olsun,ne olursa olsun, en önemlisi sağlıklı olsun.
70 milyonda bir ihtimal vardı, bebeğiniz kazandı ....Desenize kalbimde size ait olan haneyi genişletmem gerek, artık üç kişisiniz ne de olsa...
0 yorum var.Sen de yazmak istersen burayı tıkla...:
Yorum Gönder