CLICK HERE FOR THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES »

18 Haziran 2008 Çarşamba

Nasıl geçti habersiz,son 4 günümüz

30/12/2007


4 gündür yazmak istiyorum ama bir türlü fırsat bulamadım.
Bu 4 günümüz pek bi hareketli geçti.
26 aralık Çarşamba günü oğlumuz ilk doktor kontrolüne gitti.
İnternette yaptığım yoğun ve derin araştırmalar beni tek bir isme yönlendimişti: Dr. Kadir Tuğcu.
Bize yakın olması, internette yayınlanmış yazıları ve hakkında yapılan yorumları okuduktan sonra “tamam, işte doktorumuzu bulduk” dedim.
Yazılar için:
http://www.radikal.com.tr/veriler/2003/02/10/haber_65676.php
http://www.radikal.com.tr/veriler/2003/02/09/haber_65572.
Gerçekten de çok memnun kaldık. Esprili yaklaşımı, akıcı ve sade bir biçimde bizi bilgilendirmesi sayesinde, muayenehanesinden çıkarken nedense içim rahatladı.
Bu arada bu kontrol sayesinde “20 günlük annenin tecrübeleri” başlıklı yazımda yazdığım bazı yanlışları öğrendim.
Mesela, gaz için “ayağının altına ve karnına acı elma yağı ile masaj yapıyorum” dediğimde Kadir bey, “amasyalı mısınız?” diye sordu ve ekledi. “eğer bu tür yağlar ile masajla gaz problemi çözülseydi, siz sezeryan olduktan sonra sizi yürütmek yerine bol bol yağ ile masaj yapmazlar mıydı? Gazın tek çözümü harekettir. Bebek kendi kendine dönene kadar bu gazı siz çıkaracaksınız.” Ve Fikret’in uyguladığı, bizim canı acırsa diye uygulamaya çekindiğimiz “gaz çıkarma tekniğini” gösterdi. Poposunun biraz üzerine elinizi avuç içi bükülecek şekilde tutularak, bebeğin yanakları titreyene kadar vuruyorsunuz. Aile büyükleri ilk başta “çocuğu dövüyorsunuz” diye tepki gösteriyorlar ama sonra büyük adam gibi geğirme sesini duyunca duruma alışıyorlar :). Hem ben kendi bacağımda denedim, eğer el yeterince eğimliyse ne kadar sert vurursan vur canın acımıyor.
Rutin kontrol için soyduğumuzda ise, anneanne ve babaanenin üşür diye ısrarları üzerine tulum içine giydirdiğimiz çorapları hemencecik çıkarttırdı.
Benim en çok hoşuma giden “yılbaşında bir kadeh birşey içebilir miyim?” soruma, “sarhoş olmayacak kadar içebilirsin” dedi :). Ben yine de ne olur ne olmaz diye bir dubleyi geçme niyetinde değilim ,ne olur ne olmaz 9 aydır doğru düzgün içmedim, sızar kalırım filan :)
Ama içebilme hakkına sahip olduğunu bilemek güzel.
Bu arada doğduğu andan beri flaş gözlerine zarar verir diye bulanık bulanık çıkan resimler, doktorumuzun, flaşın zararının olmadığını söylediğinden beri güzelleşti.


Doktora mı gidiyoruz?



Doktora giderken pusetinde yine cin gibi etrafı seyreden Efe Deniz eve dönünce aldığı banyo sonrası toplamda 3 saat kesintisiz uyuyarak bize rahat bir gece geçirtti. (ahh ahh bakın ne durumlara düştüm 3 saat kesintisiz uyuyabilince mutlu oluyorum , nerde o 10 saat uyuyabildiğim günler...)
Bu arada, galiba yazın anneannesiyle bol bol havuza gidecek bizimkisi, çünkü suya girer girmez sakinleşiyor. Baksanıza bayo sonrası ifadesine...


Banyo yapmaya bayılıyorum




Çarşamba ve Perşembe günü “melek gibi bu çocuk” ifadelerine nazar değdirerek (doktorumuz nazar diye birşey yoktur diyor, ki bizde aynı kanıdayız) cuma akşamı oğluşu görmeye gelen Zeynep Teyzesi-Bora Amcası ile Nur teyzesi ve Ali amcasına, “bakın şunun suratına” diye uymak üzere olan oğlanı kaldıran babanın gazabına uğradık. Ve 21: 00 itibariyle uyandırılan bıcır, sabah saat 09:30’a kadar hiç ama hiç rahat durmadı.




Bıraksanıza ya ayağımı, bak vururum haa. amma oynadılar,oyuncak mıyım ben?

Haliyle Cumartesi günü, Necla annem de ben de ruh gibiydik.
Ziyaretimize gelen Necla-Ahmet Ondur ve Dilek teyzesiyle oturdum oturmasına ama sanki 1 şişe şarap içmiş gibiydim.
Dilek teyzesinin getirdiği “uğurböcüğü” pasta bile tam olarak ayılmama yetmedi :)


Neyse ki, babamız gece olaya el attı. Gece 00:30- 07:30 arası tüm gece nöbet tuttu. Ve ben Efe Deniz doğduğu günden beri ilk defa gece kesintisiz 6 saat uyudum :).
Bu yazıyı bu kadar detaylı,uzun ve kendimde yazbilmem bu sayede anlayacağınız.
Şu an ise evde hararetli bir hazırlık var. Malum, yarın yılbaşı. Annemler iki dünür mutfaktalar ve içerden müthiş kokular geliyor. (bu iştah ne zaman kesilecek acaba? )
Anladım ki, ben uykumu alınca, çenem düşüyor , parmaklarım işliyor, yazdıkça yazıyorum.
İşte bu yüzden, bu noktada yazıyı sonlandırıyorum.
Yarın... Efe Denizin yılbaşı hali.