22/02/2008
Herkes şu an hastanede bir ben bıcırıkla burdayım. 2 aylık bir bebekle hastaneye gidip o kadar saat kalmaya cesaret edemedim ama bu seferde aklım fena halde orda kaldı. Sabahtan beri, zaman geçsin, kafam dağılsın diye yapmadığım ev işi kalmadı. Ki evde olduğumdan beri genelde her işi aynı günde yapmak (çamaşır, bulaşık makinası boşalt ve yerleştir,yer süpür) adetim değildir.
Pazartesi günü temizlik olacak olmasına rağmen kadına iş bırakmadım nerdeyse, artık Pazartesi kahveye gelir :)
Sabah 09:00’da aldılar anneannemi ameliyata, bu saat oldu (14:30) hala sürüyor. Ameliyat öncesi herkes birbirine güçlü rolü yaptı durdu. Ben hep olumlu düşünürüm, biliyorum ki bir saat sonra anneannem eskisinden daha da enerjik olmak üzere çıkacak ameliyattan ama sanırım bir başıma- pardon oğlumla bir başıma- kalınca insan biran önce bitsin şu ameliyat da rahatlasam diye düşünmeden edemiyor.
Yapacak ev işi kalmayıp gücüm de tükenince ben de yazayım belki rahatlarım dedim.
Konudan konuya atlayıp, anlamsız cümleler kurarsam bugünlük affedin beni...
Ameliyat, hastane, doktor konuları aklımda dönüp durduğundan herhalde aklıma ilk olarak haftasonumuz geldi.
Cumartesi günü doktor kontrolümüz vardı. Aslında tam 2 aylıkken kontrole gitmeyi tercih ederdim ama iki aşı arasında sanırım 1 ay olması gerektiğinden 2 buçuk aylığa yakınken gitmek durumunda kaldık. Doktor, kilosunda 100-200 gr eksiklik olmasına rağmen genel olarak Efe Deniz’i iyi buldu. Karma aşısı yapılırken ağlayan oğlumuz felç aşısı sırasında gülümsüyordu. Sanırım o da, anne ve babası gibi bir tatlı delisi olacak. Zaten vitaminini verirken yalanmasından anlıyordum bunu, kontrolümüz sırasında kesinleşti.
Yanlız doktor kontrolümüz ile ilgili kafamda biraz soru işaretleri oluştu. Doktor,gözüne, kulağına bakıp kabini dinledi, ateşini ölçüp boy,kilo ölçümünü yaptı,aşılarını yaptıktan sonra kontrol tamamlandı. Tecrübeli annelerden bu konuda destek rica ediyorum. Rutin kontrolde doktorunuz neler yapıyor? Mesela bizimki hiç koluna bacağına,pipisine filan bakmadı,. Bakması gerekir miydi, onu da bilmiyorum...
Bi de üç aylık olmadan verem aşısı yaptırmamız gerekiyor. Önümüzdeki haftalarda mulaka bir verem savaş dispanserine (kadıköy verem savaş bize en yakın olan) gitmemiz gerekecek. Umarım verem aşısı ateş filan yapmıyordur.
Bu arada Efe Deniz’in saçları dökülmeye başladı. Anne annesi “kel oğlan, keleş oğlan” diye seviyordu zaten kendisini. Ben ise durumun vahamiyetini düşmüş olan emziğini yıkamadan önce fark ettim. Bakınız şekil 1A.
Şekil 1 A
Herhalde kafasının yanına düşmüş olmalı ki bu kadar saç yapışmış. Sonra korktum, ya yanına düştü diye bakmadan verseydim diye . Dersimi aldım. Demek ki neymiş, emzik verilmeden önce her defasında mikroskobik inceleme altına alınacakmış.
Dün çektiğim resimde de saçları tüy gibi çıkmış. Galiba yakında tamamen kel kalacak bizim oğlan. (Bakınız şekil 1B.)
Şekil 1B (ben kel değilim bakın tepemde tüyler var)
İnsan evde olunca, evde olmadığı zaman yapmak isteyip de yapamadığı hiçbirşeyi yapmıyor. Garip bir cümle oldu galiba. Şöyle ifade edeyim, çalışırken “ah keşke şöyle evde geçirecek boş 1 haftam olsa, seyretmek istediğim bütün DVDleri seyrederim” derdim.
Peki, uzun zamandır evdeyim kaç kez gündüz akti bir DVD koyup seyrettiğimi bir sorun. Sordunuz mu? Cevap veriyorum: 1! Evet sadece 1 kez.
Aslında “Lost” u ilk sezondan bu zamana bir kez daha seyretmek istiyordum, ama yok onu da yapamıyorum.
Neyse sonunda 4. Sezon başladı :) Bir dizi her defasında insanın kafasında soru işareti bırakarak nasıl bitebilir? Nasıl bir yaratıcı kadro bu kadar muhteşem bir senaryo yazabilir?
Ohhhhh, şimdi haber geldi... saat 15:00. Ameliyat bitmiş ve başarılı geçmiş.
Çok rahatladım....
Sanırım artık daha fazla yazmama gerek yok. Artık gidip gönül rahatlığıyla bir şeyler yiyip, koltuğa yayılabilirim. Ve hatta belki de bir DVD seyrederim :)
Pazartesi günü temizlik olacak olmasına rağmen kadına iş bırakmadım nerdeyse, artık Pazartesi kahveye gelir :)
Sabah 09:00’da aldılar anneannemi ameliyata, bu saat oldu (14:30) hala sürüyor. Ameliyat öncesi herkes birbirine güçlü rolü yaptı durdu. Ben hep olumlu düşünürüm, biliyorum ki bir saat sonra anneannem eskisinden daha da enerjik olmak üzere çıkacak ameliyattan ama sanırım bir başıma- pardon oğlumla bir başıma- kalınca insan biran önce bitsin şu ameliyat da rahatlasam diye düşünmeden edemiyor.
Yapacak ev işi kalmayıp gücüm de tükenince ben de yazayım belki rahatlarım dedim.
Konudan konuya atlayıp, anlamsız cümleler kurarsam bugünlük affedin beni...
Ameliyat, hastane, doktor konuları aklımda dönüp durduğundan herhalde aklıma ilk olarak haftasonumuz geldi.
Cumartesi günü doktor kontrolümüz vardı. Aslında tam 2 aylıkken kontrole gitmeyi tercih ederdim ama iki aşı arasında sanırım 1 ay olması gerektiğinden 2 buçuk aylığa yakınken gitmek durumunda kaldık. Doktor, kilosunda 100-200 gr eksiklik olmasına rağmen genel olarak Efe Deniz’i iyi buldu. Karma aşısı yapılırken ağlayan oğlumuz felç aşısı sırasında gülümsüyordu. Sanırım o da, anne ve babası gibi bir tatlı delisi olacak. Zaten vitaminini verirken yalanmasından anlıyordum bunu, kontrolümüz sırasında kesinleşti.
Yanlız doktor kontrolümüz ile ilgili kafamda biraz soru işaretleri oluştu. Doktor,gözüne, kulağına bakıp kabini dinledi, ateşini ölçüp boy,kilo ölçümünü yaptı,aşılarını yaptıktan sonra kontrol tamamlandı. Tecrübeli annelerden bu konuda destek rica ediyorum. Rutin kontrolde doktorunuz neler yapıyor? Mesela bizimki hiç koluna bacağına,pipisine filan bakmadı,. Bakması gerekir miydi, onu da bilmiyorum...
Bi de üç aylık olmadan verem aşısı yaptırmamız gerekiyor. Önümüzdeki haftalarda mulaka bir verem savaş dispanserine (kadıköy verem savaş bize en yakın olan) gitmemiz gerekecek. Umarım verem aşısı ateş filan yapmıyordur.
Bu arada Efe Deniz’in saçları dökülmeye başladı. Anne annesi “kel oğlan, keleş oğlan” diye seviyordu zaten kendisini. Ben ise durumun vahamiyetini düşmüş olan emziğini yıkamadan önce fark ettim. Bakınız şekil 1A.
Şekil 1 A
Herhalde kafasının yanına düşmüş olmalı ki bu kadar saç yapışmış. Sonra korktum, ya yanına düştü diye bakmadan verseydim diye . Dersimi aldım. Demek ki neymiş, emzik verilmeden önce her defasında mikroskobik inceleme altına alınacakmış.
Dün çektiğim resimde de saçları tüy gibi çıkmış. Galiba yakında tamamen kel kalacak bizim oğlan. (Bakınız şekil 1B.)
Şekil 1B (ben kel değilim bakın tepemde tüyler var)
İnsan evde olunca, evde olmadığı zaman yapmak isteyip de yapamadığı hiçbirşeyi yapmıyor. Garip bir cümle oldu galiba. Şöyle ifade edeyim, çalışırken “ah keşke şöyle evde geçirecek boş 1 haftam olsa, seyretmek istediğim bütün DVDleri seyrederim” derdim.
Peki, uzun zamandır evdeyim kaç kez gündüz akti bir DVD koyup seyrettiğimi bir sorun. Sordunuz mu? Cevap veriyorum: 1! Evet sadece 1 kez.
Aslında “Lost” u ilk sezondan bu zamana bir kez daha seyretmek istiyordum, ama yok onu da yapamıyorum.
Neyse sonunda 4. Sezon başladı :) Bir dizi her defasında insanın kafasında soru işareti bırakarak nasıl bitebilir? Nasıl bir yaratıcı kadro bu kadar muhteşem bir senaryo yazabilir?
Ohhhhh, şimdi haber geldi... saat 15:00. Ameliyat bitmiş ve başarılı geçmiş.
Çok rahatladım....
Sanırım artık daha fazla yazmama gerek yok. Artık gidip gönül rahatlığıyla bir şeyler yiyip, koltuğa yayılabilirim. Ve hatta belki de bir DVD seyrederim :)
1 yorum var.Sen de yazmak istersen burayı tıkla...:
Yorum Gönder