CLICK HERE FOR THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES »

17 Ekim 2008 Cuma

Bakıcı nasıl bulunur? Nasıl kaybedilir?

Yok mu benimle ilgilenecek tatlı bir abla?


Bir çocuğun en sağlıklı şekilde yetişmesi ve gelişmesi için annesi ile beraber olması elbetteki çok güzel bir şey. Ancak günümüz koşulları,bu çocukların gelecekleri adına annelerin iş hayatına devamını zorunlu kıldığında ya da benim gibi peşpeşe ve sorunlu bir hamilelik yaşandığında destek şart oluyor. Benim gibi bazı şanslı anneler, anneanne ve babaanne desteği ile bir süre ya da uzun bir süre idare edip çocuklarıyla geçirdikleri kısa zaman dilimlerinin “kaliteli zaman” olmasına özen göstererek durumu dengeliyorlar. Normal koşullarda ağustos ayında Efe Deniz 8 aylık olduğunda işe dönmeyi planlayan bendenizin yazla ilgili tüm planlarının olduğu gibi bu planının da nasıl suya düştüğünü okumuştunuz. Bir çeşit “kul kurar, kader güler” durumu anlayacağınız. Ağustosta işe dönemeyeceğimden bihaber bakıcı-abla arayışlarım bütün yaz devam etmiş ve kendimi şanslı saydığım bir şekilde tam da benim işe döneceğim zaman bizimle çalışmaya başlayacak tecrübeli, tecrübeleri benim gözlerimle denetlenmiş bir abla bulmuştum. Hikayemizin daha önce de paylaşmıştım ama okumayanlar için bir kez daha anlatayım;
“Havuzun çok kalabalık olduğu günlerden birinde annem kendine ait şezlonglardan birini çoluk çocuk gelen bir aileyle paylaştı. Bakıcı arayışlarına başlamak üzere olduğumuz bu dönem, bu ailenin yakında 1 seneliğine Amerikaya gideceklerini ve bakıcı ablalarını yanlarında götüremeyeceklerini öğrendik. Aile güvenilir başka bir aileye devretmek istiyordu ablalarını çünkü kız hem çalışkan hem dürüst hem de temiz pak çocuklarla iyi anlaşan bir bakıcıydı. Uzun uzun kızı inceledik, bebekle ilgilenmesine, davranışlarına baktık ve artık biliyorduk ki ağustos ortası gibi başlayacak olan bakıcı ablamızı bulmuştuk. Aile amerikaya gitti Lara bizim yanımıza geldi. Ancak saadetimiz uzun sürmedi. Amerika’ya giden ailenin annesinin babası beyin kanaması geçirmişti ve Pazar günü Türkiyeye dönüyorlardı. O hengame arasında çocukla ilgilenemeyecekleri için Larayı bir süreliğine almalarında sorun var mıydı? Biz vicdansız mıyız, böyle bir durumda “hayır” denebilir mi? Tabii ki Lara onların yanında olmalıydı. Hatta Lara tereddüt yaşarken bile biz “bak onların sana ihtiyacı var yanlarında olmalısın” diyorduk. Bu sebeple Çarşamba yanımızda işe başlayan ablamız 4 gün sonra yine eski çalıştığı ailenin yanına döndü. Yaklaşık 1 hafta kadar onlara destek oldu ve 1 hafta sonra yine bizim yanımıza geldi. Ancak geldiğinde yüzüne bir mahsunluk çökmüştü. Nedenini sorduğumuzda eski çalıştığı aile buradayken bizimle çalışmanın ona zor geldiğini söyledi. “Ahh ne vefalı kız” diye düşündüm içimden (salak+saf Başak). Bir yandan da diğer ailenin annesiyle görüşüyorum ne yapacaksınız diye. Amerikaya geri dönmeyeceklerini hem çocukları yuvaya başlayacakları için ihtiyaçları olmadıklarını hem bizim Lara’ya daha çok ihtiyacımız olduğunu o yüzen geri almayacaklarını söylüyor. İki hafta daha bu durumda idare ediyoruz. Efe Deniz ile araları iyi,yüzü gülmeye hatta bizle birlikte gelecek planları yapmaya başlıyor; doğacak kızımıza tokalar almaya, önümüzdeki yaz Efe Deniz ile havuz kenarında yakalamaca oynama hayalleri kuruyor, bizimle kalmak istediğini, kalbinin bizden yana olduğunu belirtiyor. İçimiz rahat (salak+saf Başak) O hafta izne çıktığı pazar, diğer anne arıyor annemi, gelip görüşmek istiyor benim annemde olduğumdan haberi yok. Beni de karşısında görünce çok şaşırıyor. Lara onu aramış ve geri dönmek istediğini söylemiş-miş, aklı başka bir yerde olan bir kız, çocuğumuza da iyi bakamazmış,aslında o kal derse yine de bizimle kalmasını sağlayabilirmiş ama çocuğumuza faydası olmazmış biz yeni bir bakıcı bulana kadar ama bizimle kalabilirmiş...Kısacası “şaibeli” bir gidiş!!! Annemin yüzündeki ifadeyi görmeniz lazımdı,resmen gözünden ateş çıkıyordu. Efe Deniz bakıcımıza alışmış, herşeyi düzene sokmuşuz hadi tekrar sil baştan ve neredeyse kaybedilen 1 ay süre. “Hemen eşyalarını alsın bir gün bile daha fazla kalmasına gerek yok” dedi. Karşı taraf zorlanırsınız diye ısrar etse de, annem çok net. “ Başağın erken doğum tehlikesi olmasa bu kadar sorun olmaz ama bize çok vakit kaybettirdiniz, birgün daha bizimle geçirmesine gerek yok” diyor.
Annemin tepkisinin o dönem Lara’ya olduğunu zannetsem de annem Lara’dan değil ailenin annesinden şüpheleniyor ki hala belirsizlikler olsa da son zamanlarda öğrendiklerimiz de bu doğrultuda oluyor. Aslında döner dönmez, “bakın işler ters gitti, bizim oğlan Lara’ya alışık kusura bakmayın ama Lara’yı geri almak zorundayım” dese hiç sorun çıkmayacak. Ne biz zaman kaybedeceğiz, ne de Efe Deniz alıştığı kişiden ayrılmak zorunda kalacak. Tüm bunlara Efe Deniz’in artan kiloları ve annemin koluna yapışık yaşaması sebebiyle annemin sağ kolunda hissizlik-ağrı ve tutmama eklenince nasıl zor durumda kaldık tahmin edin. Diğer ailenin annesi o Pazar beni defalarca arayıp irtibat numaraları ve başka bakıcı isimleri verdi. Hemen o akşam bir tanesi ile görüşmeye gittik. Azerbaycanlı,30 yaşında eli yüzü düzgün ve çocuk hemşiresi olan tombiş bayanı gördüğümde içimden “ama çok kolay oldu, yeni ablamızı bulmak” diye geçirdim. Ancak çaylarımızı içip koşulları konuşurken daha önce çalıştığı yerden 1.500 YTL’den ayrıldığını bu yüzden bizde de minimum bu fiyat + izin paralrı koşuluyla çalışabileceğini söylediğinde son yudumladığım çayın boğazımda nasıl donup kaldığını az çok tahmin edersiniz herhalde…
O hafta içi ajans maceralarımız başladı. İnternetten araştırıp bulduğum muhtelif ajanslardan aldığım randevularla annem, Efe Deniz ve yuvarlana yuvarlana yürüyen ben, ajans ajans gezmeye başladık. Hiçbir ajansı zor durumda bırakmamak için ajans isimlerinin vermeyeceğim. İlk gittiğimiz ajans gayet nezih ve temiz bir ajanstı. Bayan G, bizimle çok güzel ilgilendi ve elinde bizim kriterlerimize uygun sadece bir bayan olduğunu söyledi. Eli yüzü düzgün, temiz pak, 30 yaşında olan bu bayan çok az türkçe biliyordu ama o gün boyunca gördüğümüz kişilerin içinde en iyisi idi. Tek sorun 600$+izin parası karşılığı çalışmak istiyordu ve aracı olan ajansımız da aynı parayı bizden komisyon olarak alıyordu bu para karşılığı da 3 ay danışmanlık hizmeti veriyordu. 3. Ayın sonunda bakıcımız giderse yeni bakıcı için tekrar para vermemiz gerekiyordu. Bir sonraki gittiğimiz ajans, bir önceki ajansın bu uygulamayı bilerek yaptığını, her 3-4 ayda bir kadınlara başka iş bularak yeni kadın üzerinden tekrar para kazandıklarını söyledi. Bunları söyleyen 2. Ajansın bize süper hizmet verdiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bir kere içeri girerken bile endişe ediyordu insan. Yaşları 16 ile 60 arası değişen bakıcıların kiminin tüm dişleri altın kaplama, kiminin suratından düşen bin parça, kiminin öyle gözü açık ki evde ne varsa götürebilecek, kimi değil çocuğa kendine bile bakamayacak durumdaydı. Bu ajansda görüştüğümüz bakıcıların maaşları da 500 ile 700$ +izin parası arasında değişiyor, bakıcının bir maaşı kadar ücret ajansa komisyon olarak veriliyor ve 6 ay danışmanlık hizmeti alınabiliyordu. Kendimizi dışarı zor attığımızda telefonum çaldı. Günün sonunda görüşeceğimiz ajans sahibiydi arayan. Polis baskın yapmıştı ve onlar kaçmışlardı, bugün görüşmemiz mümkün değildi. “Nasıl yani, ya biz de orada olsaydık???, acaba polis bizi de alır mıydı?” Allahım nelerle uğraşıyorduk!!! Yarın için bana yer ve zaman bildirmek üzere kapattı telefonu bay H. Üçüncü ve o gün için son görüşmemiz olan ajansa geldiğimizde,düzgün ajanslar da olduğunu gördüğüm için içim rahatladı. Gayet profesyonel iki bayan karşıladı bizi. Aradığımıza yakın özelliklerde sadece bir bakıcı vardı ellerinde onun da yaşı ne yazık ki 42 idi. Efe Deniz’in hareketliliğine 42 yaşında bir kadının yetişmesi pek mümkün olmayacağından teşekkür ederek ve başka olasılıklarda tekrar görüşmek üzere diyerek, ayrıldık. Eve geldiğimizde sudan çıkmış balık gibiydik. Bu nasıl bir sektördü, canını birine emanet etmek ne zor işti. Dokunsalar ağlayacaktım. Zavallı annem tutmayan koluyla Efe Deniz’i idare etmeye çalışıyor, ben de elimden geldiğince destek olmaya çalışıyordum ama biraz fazla yerde vakit geçirsem hemen bir kramp aklını başına topla diyor ve yine tüm yük anneme kalıyordu. Ertesi gün, bir önceki gün kendimi yorduğumdan olsa gerek ağrılarım olduğundan bütün gün yatmak zorunda kaldım.
Bir sonraki gün bay H aradı (hani şu basılanlar). Kadıköy’de olduklarını söyledi. Bizim de Kadıköy’de bir görüşmemiz vardı. Önce bay H ve saz arkadaşlarını görelim dedik. Adam gayet kibar ama saz arkadaşları?!?… ikinci ajansta karşılaştığım manzaraya ek olarak birkaç adet kırmızı ojeli-rujlu, derin göğüs dekolteli, düşük bel pantalonu ile eğilip Efe Deniz’i alırken tüm hatlarını görme fırsatı bulduğum birkaç hatun daha eklerseniz, burada görüştüğüm 10 küsür kadından hiçbirini de bakıcı-abla olarak evime sokmayacağımı az çok tahmin etmişsinizdir.

Dışarı çıktığımızda annem de ben de derin bir nefes aldık. Görüşeceğimiz son bir ajans kalmıştı ama bizdeki umut iyice tükenmişti. Ajans ilk bakışta çok derbeder görünsede karşımızda bizle görüşmeyi bekleyen kız gayet cici ve terbiyeliydi. 20 yaşında,ilk defa memleketinden ayrılmış olan bu Türkmen kızı hiç türkçe bilmiyordu ama söylenenleri az çok anlıyordu. Akrabasının da Türkiyede yaşıyor olması bir avantajdı. F hanım ile koşulları konuştuk. Bu ajans sadece yarım maaş komisyon alıyordu ve 1 yıl danışmanlık hizmeti veriyordu. Annemle birbirimize baktık ve “tamam, oldu bu iş” dedik. Ajans’dan çıkarken yeni ablamız da bizimle birlikteydi artık. Günlerden Perşembeydi. Yeni ablamız O. İle Efe Deniz iyi anlaşmışlardı. O. Da annemlerde kalıyor ve Efe Deniz’in düzenini, yemek pişirme tarzımızı öğreniyor, bir çeşit staj yapıyordu. Tüm gün yaptığı Efe Deniz ile oynamak ve akşam yemeğinden sonra bulaşıkları makinaye koymaktı.
Efe Deniz uyuduğu zamanlarda da gelip bizimle oturuyordu. Bizim eve de alışması için bir gün annemle beraber bize geldiler. Eşimin 3 thisirt ve 2 gömleği vardı ütülenecek. Ütüyü nasıl yaptığını görmek için Efe Deniz uyuduğunda bunları ütülemesini ve öncelikli olarak thisirtlerden başlamasını istedim. Bizim ütü şu buhar tanklılardan olduğundan thisirtün üstünden bir kere geçtin mi hemen ütüler, yarım saat sonunda bizim kızdan es seda çıkmayınca yanına gittim. Bir de ne göreyim 3. Thisirte daha yeni geçmiş. Neyse alışınca düzelir dedim,gömlekleri annem devraldı ütü 1 saat daha sürmesin diye. Çarşamba sabahı (O.nun 6.günü) annem aradı, O’nun yüzünden düşen bin parça gelelim de bir konuşalım dedi. Bize geldiler, gerçekten de hatunun karadenizde gemileri batmış gibiydi. 1 saat boyunca dil döktük “ Neyin var O’cum? Hasta mısın? Birşeye mi bozuldun? Biriyle mi tartıştın? Anneni mi özledin? Sevgilin mi var ve aramadı? Biz mi bir şey yaptık…..daha neler neler… Bir saatin sonunda bizimki kendini banyoya kapadı yaklaşık yarım saat sonunda çıktığında ağlamaktan gözleri kıpkırmızıydı. Haydaaa, küçücük kız nesi var filan derken akrabasını arayıp, durumu anlatmak geldi aklımıza. G. Teyzeysini aradım ve “O. çok üzgün bize açılmıyor, onun bu hali bizi de üzüyor bir konuşsanız diye telefonu O’ya verdim. Kendi dilinde konuştu, konuştu telefonu bana geri verdiğinde G. Teyzesi memleketini annesini özlediğini, geri dönmek ve bu ülkede kalmak istemediğini bugün O.yu ajansa geri getirip getiremeyeceğimizi sordu.Tabii hemen apar topar O.’yu ajansa geri götürdük. Azıcık yüzü güldü ama bu sefer de bizden ayrılacağına üzülüyor. İki de bir de gelip Efe Deniz’e bakıyor gözleri dolu dolu oluyor. Ajans sahibi F. Hanım çok şanslı olduğumuzu Tokat’tan gelen yeni bir bakıcı adayı olduğunu söyledi. Kızcağızın Tokat’ta 3 yaşında bir çocuğu vardı ama boşanmak üzere olduğu için ailesi reddetmiş, eşinin ailesi de çocuğu göstermiyorlardı. 20 yaşındaki bu çıtı-pıtı dilimizi anlayan ve kimsesiz hisseden bu yeni ablayla ayrıldık ajanstan. S. Hem eli çabuk, hem hamarat, hem de Efe Deniz ile iyi anlaşan bir kızdı. Kısaca arada kaçamak içtiği sigaralar bir de sürekli mesaj geldiğini anladığımız bip’leyen telefonu dışında hiç problemimiz yoktu. Taa ki bayram sabahına kadar. Bayram sabahı S. Anneme, eşinin onu tehdit ettiğini, anne olduğu için bebeğe bir zara gelirse diye endişelendiğini bunu bizimle paylaşmazsa vicdan azabı çekeceğini ve kalma ya da gönderme kararını bize bıraktığını söylemiş. Çok kafamız karıştı, çok üzüldük, sürekli bir gel-git yaşayıp durduk. Ama alkol aldığı zaman cam-çerçeve indiren, kendini jiletle doğrayan ve silahı olan bir adamdı söz konusu olan. Bir izin gününde S’yi takip edip, gecenin bir vakti kapıya dayansa, eşim kapıyı açtığında saldırsa, ya da parka ..vs’ye gidildiğinde Efe Deniz’i kaçırmaya kalksa ne yapardık. Üzüle üzüle de olsa ayrılmak zorunda kaldık S’den. Bu dönem Lara’nın çalıştığı evden bir haber geldi. Lara’nın bir akrabası bayram sonunda ülkesinden dönecekti ve iş arıyordu. Daha önce ikiz bakmış olan bu kızın çok methini duymuştum. Bayramın son günü gittik ve görüştük. Babasıyla birlikte görüşmeye gelen kız, Lara’yı çok andırıyordu ve masanın altında bir saniye bile durmayan bacağı ne kadar hiperaktif olduğunun sinyalini veriyordu, ki bizim de aradığımız buydu. Bayram bittikten sonra başladı çalışmaya. Neredeyse 2 hafta olacak, şimdilik bir sorun yaşamadık ve oldukça memnunuz (tak tak tak). Ama artık güvenim kalmadığından bakalım önümüzdeki günler ne gösterecek demekten alamıyorum kendimi.
Tüm bu süreç, bana bakıcı ararken nelere dikkat edilmesi gerektiğini az çok öğretti:
1-Bakıcıyı tanıdık aracılığı ile bulmayı dene, bulamıyorsan ajansların hilelerine kanma (bu konuda tecrübe sahibi oldum, son çalıştığım ajansın no’sunu ihtiyacı olanlara verebilirim)
2-Çocukları sevip sevmediğini sorgula ( hiç durmadan 1 saat ağlarsa ne yaparsın, yemeği yüzüne püskürtse ne yaparsın, saatlerce uyumamak için direnirse ne yaparsın..vb gibi ama tabii ilk etapta sana “ehh uyumuyorsa kapısını kapar bırakırım tek başına” demiyecektir)
3-Bakıcının yaş aralığının 18-35 olmasına dikkat et (ki 30 üstü olanlar genelde emekleyen ya da koşturan bir çocuğun peşinde bir süre sonra yeterli enerjiyi koruyamayabiliyor. Genç bakıcılar ise saatlerce oyun oynamaktan sıkılmıyorlar)
4-İlk başlarda kimseye güvenme, söylediklerinin yarısına inan. (O ile ve S ile ilgili sonradan başka konular çıktı)
5-Tüm isteklerini, çocuğun ve evin durumunu en başta belirt. (ben her seferinde bakın bizim oğlan biraz hırçın ve çok hareketli, evde sigara içilmesini kesinlikle istemiyorum diye belirtmeme karşın “sizin oğlan da amma hareketli lafını duydum ve odaya kapanıp sigara içildiğine şahit oldum)
6-Eli çabuk ve hamarat olup olmadığını sorgula (sen çocuğunla parka gittiğinde ya da çocuk uyuduğunda etraf oyuncakla doluyken oturup Seda Sayan izleyenleri çok duydum ve yarım saatte 3 thisirt ütüleyemeyenine şahit oldum)
7-Mümkünse, tüm gün çocuk ve bakıcı başbaşa evde kalacaksa, evin muhtelif yerlerine kamera sistemi döşet
8-Ve canının parçasını emanet ettiğin kişiye asla çalışan muamelesi yapma (bu çok tartışılan-tartışmaya açık bir konu ama ben bakıcı kelimesini bile kullanmamaya özen gösteriyorum, artık o bizim evimizin bir parçası,çocukların ablası oluyor. Kendi masalarında yemek yedirmeyenleri, kendi yediklerinden farklı yemek verenleri ve hizmetçi muamelesi yapanları duydukça da şaşırıyorum)
Sonuçta tüm bunları bilmek yetmeyebiliyor. İyi bir bakıcı bulmak biraz da şans işi. Umarım bizim bu ablamız yıllarca kalır bizimle de aynı hengameleri bir daha yaşamayız. Darısı tüm bakıcı arayanların başına…



glitter-graphics.com

13 yorum var.Sen de yazmak istersen burayı tıkla...:

Sudamlam dedi ki...

dolu dolu tam bir bakıcı nasıl bulunur tecrübesi olmuş... ben şanslıydım sanırım ilk denememde doğru insana rastlayarak.. öyle ince bir çizgi var ki bu konuda.hani demişin ya çalışan olarak görme diye o zaman da suistimal olma durumu var.gerçi sizinki yatılı anladığım kadarıyla ve tabi ki çalışan olarak görülmez ama eğer gün içi gelen biriyse bence çok ii bir denge lazım. ve herşeyi en baştan konuşmak en doğrusu en yarıntısına kadar hem de..ben bunun acısını çekiyorum şu an..ben tek tek dememiştim mesela işte ütü yapılacak, mutfak dolapları silinecek vs diye..ben bakıcı olarak çok memnunum ama ev işi olarak hiç değilim ama bu da benim hatam baştan konuşmadım :( şimdi ev işi yaptıramıyorum daha doğrusu isteyemiyorum ütü orda birikmiş duruyo ama O yapmıyo ben yap diyemiyorum :((( yada banyoyu temizletemiyorum :(( valla içimi döktüm ben de :))) ama doluyum ben de bu konuda :) sadece yalap şap süpürüp siliyor ve eğer ben söyler ve malzemesini çıkarırsam yemek yapıyor, bu kadar :)) yine de bebeğime çok ii bakıyor deyip tolere ediyorum... ingiltere' de çocuk bakmış olan ben işin baktırma kısmına geçince beceremiyorum demek ki... böyle uzun bir yazıya böyle uzun bir yorum olur ancak :))))

Happy Mixy dedi ki...

çok şükür başakcım inşallah bu sefer dğru insandır!

annesininoglusu dedi ki...

valla okurken haline acıdım.ben de bu konuda kazıklananlardanım.çok memnun olduğum oğlumun bakıcısını boş günümde bir arkadaşıma temizliğe ayarladım.(halt ettim)
kadın ve arkadaşım anlaşıp beni saf dışı ettiler.sonradan pişman oldu ama ben gurur yapıp istemedim.neyse artık bakıcı safhamız bitti...
sana da Allah kolaylık versin...

Adsız dedi ki...

Evet takip ettiğim kadarıyla sen şanslısın Yaprak'cım. Ama ev işi yapmaması gerçekten zorlayıcı bir durum. İnsan söylemeden birşeyler yapıldı mı çok mutlu oluyor. Yatılıya mecburuz biz malum gece uyanmalarında kalkıp kucağıma alma şansım yok dolayısıyla yeni ablamız artık bizim evin bir ferdi :)
*****************************
Amin Pınar'cım AMİNN :)
*****************************
E Yağız artık anaokulu zamanına geldi kurtuldunuz tabii :)
Seninki daha da betermiş,içinde arkadaş kazığı da var :)
Neyse benden beter durumları okudukça ben en azından soyulup soğana çevirilmediğime, başıma beter şeyler gelmediğine şükrediyorum :)

DİDEM ÖZCAN dedi ki...

Gerçekten çok zor bir süreç, insan nelerle ve kimlerle karşılaşacağını asla kestiremiyor..
Umarım, Efe Deniz'in yeni ablası sizi hep böyle memnun eder:)

Sımsıcak sevgiler, öpücükler.....

Adsız dedi ki...

AMİNN sevgili pastacırapunzel, inşallah bu son ablamız olur :)

Mert'im dedi ki...

Amaneyyy bu yazdıklarını okuyunca dehşete kapıldım ya. Ve binlerce şükürler olsun ki rabbime benim annecim bakabiliyor oğluma gözüm hiç arkada kalmıyor. Biz küçük bir ilçede yaşadığımız için bakıcı ücretleride 350-400 gibi değişiyor burda ve genelde herkes birbirini bir yerkerden tanıdığı için çocuk emanet etmek daha kolay oluyor. Hem bir kucak para ver hemde böyle şeyler yaşa çok zor ya. İnşallah bu bakıcınız evin kızı gibi olurda birdaha böyle zorluklar yaşamazsın.

Anne figen& Bebiş Mert

Adsız dedi ki...

Benim anne de 6 ay baktı ama dediğim gibi şimdi 2 bebek olunca(olmak üzere olunca), e bir de kol ağrısı artınca hele bir de benim 6-7 ay sonra işe dönme durumum söz konusu olunca şimdiden bir abla bulmamız şarttı.Bakıcı ücretleri ve güven içinde emanet edebilmek süpermiş Balıkesire mi taşınsak ne :) Bu arada yekında sizin bloga iadeyi ziyarete geleceğiz.

Y dedi ki...

Başakcım çok sevimsiz durumlar yaşadın ama inşallah başka problemle karşılaşmazsın. Benim gördüğüm kadarıyla yeni ablanız gayet iyi! Sevgiler

Denize ve Nehire aşık dedi ki...

Amin Yasemincim, evet şimdilik iyi gidiyoruz aman hemen tahtalara vurup kulaklarımı çekiştireyim :)

Bekir Mert & Metehan dedi ki...

Kusura bakma uzun bir süredir yorum yazmadım ama yazılarını devamlı takip ediyordum..

Bakıcı işi ne kadar zormuş okurken ben yoruldum. Seni düşünemiyorum bile..

Neyse ki bakıcı bulmuşsunuz hadi hayırlısı diyelim o zaman

sevgiler

Adsız dedi ki...

merhaba ben muazzez.bu sitededi sohbetlerinizi okudum.aslında siteye çocukları çok sevdiğim için girdim yani resimlerfilan.denize bayıldım nehirin dünyaya gelmesi.sanırım bir rahatsızlık geçirmiş bular beni çok etkiledi.sonra bakıcılar ile ilgili tarafında buldum kendimi.başak hanım anladığım kadarıyla sorunlar yaşayan.bu arada bende bir bakıcıyım.10 yıldır bu işi yapıyorum.ya gerçekten iyi bir insan bulup ona çocuğunu emenet etmek çok zor.ben çalışırken kendimi hep bana emanet edilen çocuğun annesinin yerine koyuyorum ben bu on yılın 7 yılını bir ailenin yanında geçirdim inanın dışarı çıktığımda çevrede görenler sorduklarında benim olmadığını söylediğimde.şaka yaptığımımı sorarlardı.onlar benim canımdan bir parça olmuşlardı.şu anda yazarken bile ağlıyorum.isimleri can ve arda idican okula giderdi arda bana çok düşkün olmuştu o uyanıkken asla iş yapamazdı.beni bırakmazdı uyuduğu vakit ben seri bir şekilde işleri yapardım.ev iş anlaşmadığımız halde.yapmadığım iş kalmadı.gerçekten benim için çok zor günlerdi ama onlara olan aşkımla her şeyin üstesinden geliyordum.7 yıl dile kolay anlatmak istediğim şu.bakıcınızı samimi bir şekilde aileden biri gibi kabullenirseniz yani zizin yanınızda gerçekten mutluysa en azından kendi adıma konuşayım ben herişi o aileyi memnun etmel için yaparım.akadaşlar bu arada bende şuan iş arıyorum tanıdıklarınız varsa yardımcı olursanız sevinirim.başak hanım sizde inşallah aradığınız kişiyi bulmuşsunuzdur.deniz ve nehiri güvenle bırakıp işinize gidebilirsiniz onlar bir melek ya daha ötesi yok bunun.allah ana babalı büyütsün iyi akşamlar.

mltm dedi ki...

Yorumlarınızın bazı kısımları bana çevremde gördüğüm ve eleştirdiğim bir durumu hatırlattı.Yani bakıcı ya da abla'ya iş yaptırma mevzusu.Evet yatılı çalışan bi bakıcının belli birtakım işleri yapması gerektiğine katılıyorum sonuçta o da o ev de yaşıyor fakat çevremde gördüğüm kadarı ile hem ucuz bakıcı peşinde koşup üstüne hergün ev işi yaptırmak isteyen anneler var.Bana saçma ve acımasız geliyo bu durum.Örneğin ütü.Tamam çocuğun kıyafetleri ile ilgilensin yıkasın ütülesin ama ne mecburiyeti var benim ya da eşimin kıyafetlerini ütülemeye canım.Hem ütü dediğin kolay şeymi?özellikle haftada 3-4 kere çamaşır yıkanan bir evse.Hem istenirki çocukla süper ilgilensin hemde iş yapsın hangi birini yapcak bu kadın üstelik bazılarına verilen 3 kuruşa.Bu konuda bakıcının çaresizliğinin kullanılması çok acımasızca bir davranış.Mecbur olduğu için ev işi yapan bir kadının çocuğunuzu nasıl sevgiyle ilgiyle büyütebileceğini düşünüyosunuzki.Kendimizi bir onların yerine koyalım mecburiyetten başkalarının ütüsünü çamaşırını falan yıkıyosunuz. Dürüst olalım pek çok kadın bu durumu kullanmak istiyor, para veriyorum ya onun sahibi benim herşeyi yapsın benim param kıymetli yoldanmı topluyorum o parayı ben.Doğru para zor kazanılıyo ama zaten çocuğa ilgiyle özenle bakabilmek başlı başına bir iş.Üstüne kendi özel işlerini yıkmaya çalışmak bence görünmeyen kapılar ardında da olsa yine bu ailelere kaybettirir.