Sevgili
çocuklarım,
Başka bir yerde
başka biri olarak doğsam ne olurdum diye düşünürüm zaman zaman. Bir balıkçı
kasabasında, deniz kenarında bir evde bir balıkçı kızı olarak doğmak isterim
nedense... Denize olan aşkımdan, hep deniz kenarında bulduğumdan olsa gerek
huzuru. İsimlerinizin bile çıkış noktasıdır denize ve suya olan tutkum.
İş hayatı,
İstanbul’un telaşı, gündem, politika, ilkokul, dersler, AVM’ler üsütüme üstüme gelmeye
başlamıştı son günlerde. Birbirini tekrarlayan günlerden, birbirinin kopyası
hayatlardan ve en önemlisi kendi kendime tekrarladığım rutinlerden öyle
sıkıldım ki... Bir karar aldık babanızla bundan sonra elimize geçen her
fırsatta, yağmur, çamur olsa dahi uzaklaşacağız şehirden diye. Daha fazla zaman
geçireceğiz doğada.
Bu haftasonu ilk
kaçamağımızı gerçekleştirdik. Farklı birşey yapacağız bugün dediğimde “ilk
cevabınızın: oyun parkına mı gidiyoruz?” olması bile ne kadar döne döne aynı
şeyleri yaşadığımızı bir kez daha ispatladı bana. Bir oyun parkından ne kadar
anı bırakabilirim ki sizlere? İleride annem beni çok güzel sallardı ya da
inanılmaz güzel jeton atardı oyuncağa mı diyeceksiniz? Ben sizlerle birlikte
birşeyler yapmak,güzel anları paylaşmak istiyorum. Ben okulun baskısı daha da
binmeden üzerimize rutinden çıkmak istiyorum...
Yola çıktığımızda
oyunparkına gitmediğimiz için pek de memnun olmadığınızı hissediyordum bakışlarınızdan,
ses tonunuzdan ama içimdeki ses günün çok iyi geçeceğini söylüyordu bana.
İstanbul’dan çok da uzaklaşmadan 1 saatlik bir yolculukla vardık Şile’ye.
Yazları yer bulunamayacağına inandığım kumsal, sonbaharın ılık güneşinin
ısıttığı birkaç sevgili ve köpeklerini dolaştıran çiftler dışında boş
sayılırdı.
Bomboş, upuzun
kumsal boyunca koşmak, kumlarda yuvarlanmak (her tarafımıza kum kaçacağını bile
bile), denizin sahile vuran dalgalarıyla yakalmaca oynamak, denizden gelen rüzgarın
yanaklarımızı kızartması, rüzgarı kalbimizde hissetmek. Özgürlük ve huzur...
Yanımıza
aldığımız olta ile balık tutma çabalarımız, sonuçta yakalaya yakalaya bir
yengeç yakalamamız yakaladığımız yengecin yeni arkadaşlarınız tarafından
katledilmesi, kedi yavrularının peşine düşüp katledilen yengeci unutuşunuz,
sizin yeni arkadaşlarınız sayesinde bizim de yeni arkadaşlar edinmemiz,
kumda su bulana kadar kazdığınız çukura yerleştirdiğimiz dilek mumu, hepinizin dileklerinizi dilemeniz, kimse o dileklere ulaşamasın diye dilek çukurunu saklamanız, Nehir ve Irmak adındaki yeni edindiğiniz bu ikiz arkadaşlarınızdan Nehir’in Nehir ile, Irmak’ın Efe Deniz ile olan benzerliği ve anlaşması, bizlerin siz oynarken onların anne babasıyla rahat rahat oturup içkilerimizi yudumlayabilmemiz , şömine ateşinde kızarttığınız ekmekler,
Yazdan kalma bir günde zamana takılmadan yaşamak...
Erol- Funda çifti ve ikizleri Nehir ve Irmak ile karşılaşmasaydık yine bu kadar keyifli geçer miydi günümüz bilmiyorum. Tek bildiğim yeni insanlarla tanışmak, farklı bir mekanda olmak, deniz-kum-güneş-rüzgar ve doğayla içiçe olmak hepmize iyi geldi.
Oltanı unutmana
rağmen hiç mızıldanmadın Efe Deniz, bence bunun en büyük sebebi oraya tekrar
gitmek için bahnemiz olmuş olmasıydı. Yola çıkarkenki nereye gidiyoruz acaba
endişelerinizin yerine, günün sonunda gözlerinizdeki ışıltı doğru karar
verdiğimizi gösterdi bize. Bundan sonra top havuzu yerine toprak-kum, jetonlu
oyuncaklar yerine ağaçlar, balıklar hayvanlar, sinema filmleri yerine kendi
filmimizin kahramanı olmayı seçelim. İleride birgün bugünlere dönüp
baktığınızda annenizin sizi salıncakta nasıl salladığı değil, yengeçten
nasıl kaçtığı kalsın hatıralarınızda...
glitter-graphics.com
0 yorum var.Sen de yazmak istersen burayı tıkla...:
Yorum Gönder