CLICK HERE FOR THOUSANDS OF FREE BLOGGER TEMPLATES »

18 Haziran 2008 Çarşamba

Ciciannem-Sabiha Buzkan'a


Sen ki nelere dayandın, ne mücadeleler verdin, dayanamadın kısacık bir süre daha.
Olsun söz verdim kendime, ağlamayacağım. Çünkü sen asla ağlamamı istemezdin “bak oğlan hisseder üzüldüğünü” derdin eminim.
Pazar günü gelmek istediğimizi öğrenince, “gelmeyin, beni böyle görmenizi istemem” dediğinde anlamalıydım ve sözünü dinlemeyip gelmeliydim sana. Ama üzülürsün belki diye dinledim sözünü.
Sen ki, her seferinde kendini zorlayarak, kötü olduğunu, sırf ben şu halimde üzülmeyeyim diye bana hissettirmeyen koca yürekli kadın, o gün küçük bir çocuk gibi telefonda “ama saçlarım tutam tutam dökülüyor” diye ağladığında, anlayıp yine de ,seni üzmek pahasına olsada gelip son bir kez görmeliydim seni...
İki kişinin akraba, aile olması için arada kan bağı olması gerekmediğini daha küçücük yaşta, seninle öğrendim ben.
İnsanın hayatında, aralarında kan bağı olmayan, kardeşleri,teyzeleri,ablaları, anneanneleri,dedeleri olabiliyor.
İşte ben hayattaki o şanslı insanlardan biriydim. Çünkü iki anneannem vardı.
Hatta sadece ben değil biz tüm ailecek şanslıydık,çünkü sen tüm ailemizin cicisi, cici annesiydin.
Söz verdim kendime ağlamayacağım diye... Sen hiç istemezdin ağlamamı.
Ben doğduğumda, beni ilk kucağına alan ve babama müjdeyi veren sendin.
Bu bile yeterli aslında neden sana cicianne dediğimi anlamaya...
Ama daha öyle çok şey var ki... Hiç çocuğun olmamasına rağmen, sırf bizim aileden 9 tane çocuğun vardı.
Sana geldiğim bir gün alt katındaki kebapçının “anne, nereye oturmak istersiniz?” dediğini duyunca ise anladım çocuklarının bizlerle sınırlı olmadığını,o kaca kalbine daha bir sürü çocuk sığdırıp her kesin sevgilisi olduğunu.
Sen ki nelere dayandın, ne mücadeleler verdin, dayanamadın kısacık bir süre daha.
Oysa en büyük, en güzel tepkiyi sen vermiştin haberi aldığında. Sözün vardı bize, sana bu haberi verdiğimizde göbek atacağına dair.
Telefondaki mutluluk çığlıkların hala dün gibi kulaklarımda. Ama asıl önemlisi,ilk görüşmemizde sözünü tutmuştun J
Son kez bayramda gördüm seni. Hatta öyle ki sabah kahvaltıında resmin yok diye seni ziyarete geldiğimizdeki resmi de eklemiştim.
Yine istememiştin, gelmemizi, geldiğimizdeki durgun ve bitkin halin, biz geldikten bir süre sonra değişmişti. Zorla da olsa birkaç lokma birşey yiyebilmiştin yanımızda. Ama en önemlisi, elini karnıma koyduğunda, Efe Deniz sana cilve yapmış, hareketler etmiş ve sen kahkahalarla gülmüştün “Başak bak elimi öpüyor” diyerek.
Sen ki nelere dayandın, ne mücadeleler verdin, dayanamadın kısacık bir süre daha.
Oysa öyle çok istiyordun ki Efe Deniz’i görebilmeyi, kucağına alabilmeyi.
Ama biliyorum, sen ki hayatta kanatsız bir melektin, şimdi kanatlarınla yukardan izleyeceksin bizi.
Ve hatta, Efe Deniz dünyaya geldiğinde sen de yanında olacaksın biliyorum. Onun koruyucu ve şans meleği olacaksın. İşte bu yüzden hiç üzülmemeye çalışıyorum.
Söz verdim kendime ağlamayacağım diye... Sen hiç istemezdin ağlamamı.
Seni hepimiz çok özleyeceğiz ama sen hep hepimizin kalbindeolacaksın.
Nur içinde yat ciciannem...